23 Ağustos 2012 Perşembe

Her şeyini alıp gidecek değilsin ya..

       Ama dizine yattığımda, parmaklarını yüzümde gezdirmeni özleyeceğim mesela. Plajda şezlonga uzanmış güneşlenirken, gözümü her açışımda gözlerini beni seyrederken bulmayı da, özleyeceğim. Hayallerimden bahsederken, kendine dahil olacak bir yer bulmanı -ki bunu ne kadar ustaca yaptığını biliyor muydun acaba- çok özleyeceğim. 


       Her şeyini alıp gidecek değilsin ya? Mesela, evden çıkarken şemsiyeni unuttuğunda benim erkekliğime laf ettirmez centilmenliğimle elimde şemsiye nefes nefese geri geldiğimde, şefkatle gülümseyip ıslak yanağıma minik bir öpücük konduruşunu bırakabilirsin. Böylece ben de arada bir yıldızlı pekiyi almış çocuk gibi sevinebilirim, yani öyle yapıyormuşum sen öyle diyordun. Tek çocuk olarak büyüyen insanlara özgü yalnızlık korkunu bastırmak adına, arkadaşlarının yanında yaptığımız şovları çok seviyordum. Onu da bırak bence, tabi yine çok olmuyorsam artık. Ama, güzel değiller miydi? Hani bir kere seni İzmir'e ziyarete gelmiştim. Alsancak'ta denize nazır bir mekanda yemek yemiştik. Beni arkadaşlarınla tanıştırdığın gün. Konu bir ara ayrılığa gelmişti ve ben şöyle demiştim:

       "Tabi ki benden daha zekisini bulabilirsin. Daha eğlenceli ve yakışıklısını da. Daha zengin birini mutlaka bulursun. Daha kültürlüsünün olmadığını da söyleyemem. Hani olmaz ama, bu çok küçük bir ihtimal benden daha iyi öpüşenini de buldun diyelim..." Burada herkes hafif utanarak gülmeye başlamıştı. Ben sırıtıyordum sense 'eşşek' der gibi gülümsüyordun. Belli hoşuna gitmişti. "..ama.." diyerek devam ettim:
       "..bütün bunların hepsini bir arada bir daha bulman çok zor. Mütevazılığımdan bahsetmiyorum bile." diye bitirdiğimde herkes gülmekten katılıyordu. Sen de sonunda dilinin ucundaki "eşşek"i koyuvermiştin. "Eşşeğim ama çok tatlıyım biliyorsun.." deyip, yanağımı uzatarak "..ee tadıma bakmayacak mısın?" diye pişkinliğe vurarak öpücüğümü kapmıştım bile. Herkes seni kıskanmıştı. Sonra o akşam arayıp, mesaj yazıp beni sana övdüklerini hafif kıskanarak, hafif gururlu bana yetiştirmiştin. Arkadaşların arasında seviliyordun zaten ama kabul etmeliyiz ki; ilişkiler çok farklı bir karizma kazandırıyor insana.. Ben senin kahraman sevgilin olmayı da çok seviyordum. Bunu ne yapsam alamam zaten, götürebilirsin.


       Bir de yapamadıklarımız var. Birlikte tatile gitmeyi çok istiyorduk. Ama ailelerimiz, adet ve düşünce yapısı gereği buna karşı olacaklarından konuyu açmadık bile. Yine de bu hayal bizimdi. Şimdi sen de ben de başkalarıyla gideriz herhalde. Sahi bir de yeniler olacak değil mi? Mutlaka yeni bir kokuyu ezberleyecektir burnum. Belki ve muhtemelen seninkinin yerine koyacaktır hafızam. Hatta sanki benimkiler ölçülüpte seninkiler yaratılmış gibi birbirinin eşi dudaklarımızın yerine de yenileri gelecek. Muhtemelen tam tamına uymayacaklar birbirine. Yine de yeni bir dudak da benimkileri cayır cayır yakıp, kalbimi titretebilir. Biliyorum mutlaka yeniden seveceğim. Ama.. Her yeni cümlenin sonunda bir ama ilişiyor dudaklarıma, dilimi incecik kesiyor. İşte sırf bu yüzden benim yenilerim 'ama'larla başlıyor, sonunda yeni 'ama'lara varıyor. Az gidiyorum, uz gidiyorum ama bir arpa boyu bile yol alamıyorum. Öyle karışıyor düşüncelerim. Şimdi sana 'gitme' diyeceğim, ama..
                                                                                                                               Atlantik Açıkları, 2012.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder