15 Ağustos 2012 Çarşamba

Mesaj İletildi.



                Nefes almayı unuttuğumuz zamanlar oldu; ne olduğunu anlamadan eve dönme vaktinin geldiği zamanlar. Sokaklar bizimdi. Altlarında dolmuş beklediğimiz sokak lambaları ve o lambanın bulunduğu direğin üzerinde ötmese varlığını bile anlayamayacağımız baykuş bizimdi. Hatta bir kaç saat öncesine kadar şu an dolmuş beklediğimiz yerde el açan dilenci, bu şehrin bütün dilencileri, hırsızları, sarhoşları, berduşları, aşıkları ve aşkları bizimdi. Aslında aşk öyle bir şey ki, hiç bir zaman sadece senin olamaz. Olsa olsa sen aşkın bir parçası olabilirsin.
                Sokaklar bizimdi bizim olmasına ama yine de hep geç kaldık. Parmak uçlarımızda girdik eve. Tam odaya vardım kurtuldum diyecekken babalarımızın, saat kaçta geldiğini biliyorum, diyen öksürüğüyle irkildik. Çabucak soyunup yatağa uzandığımızda kafamızda günler saatler ve anlar doğalarının aksine birbirinin içinde değil ama hep bir arada dönüp dolaşıyorlardı. Güzel bir anıyı tekrar tekrar yaşardık yüzümüzde en aşık gülümsememizle, canımızı sıkmışsa içimize dolardı bir daha hiç gülümseyemeyecekmişiz hissi.
                Genellikle güzel biten geceleri bittiği yerde bırakamayıp yastığımıza taşıdık, yastığımızın yanına, mesaj gelir de duymam umuduyla sessize almaya korktuğumuz telefonumuzla. Genellikle de pişman olduk. Kimi zaman telefonun ansızın titremesiyle yüzümüz ışıl ışıl oldu ama çoğu zaman dayanamayıp uzun bir tatlı rüyalar öpücüğü döktürdük. Beklentilerimiz kimi zaman keşke yazmasaydım pişmanlığına dönüştü ekrana bakıp da saati görünce, kimi zamansa bir yeni mesaj çoktan alınmıştı. Yasal acılardı bunlar, ikisinde de sevdik. Neyse ki her ikisinde de son düşündüğümüzü hatırlayamayacağımız sabahların kalabalık uykularına dalabildik.
                Bugün bu kadar tanıdık geliyorsa, düne benzediğinden. Çünkü dün de bir zamanlar bugündü. Yarının ebediyeti de dün olmaktan başka bir şey değil. Zamanın hiç bitmeyecekmiş gibi uzun, hiç hatırlanamayacakmış gibi eski, cevap veremeyeceğimiz kadar anlaşılmaz ve tanımlayamayacağımız kadar belirsiz olduğunu unutmamak gerek. Çünkü insanlar da zamana dahil. Kendi içine dönen bir labirent gibi umutsuz, asla eskimeyecekmiş gibi yeni, bir sonraki adımı gibi tereddütsüz, bahar gibi heyecanlı ve güz gibi gözüyaşlı ancak yarın ne yapacağını bilemeyecek kadar bugünde.
                Şimdi..
                Mesaj iletildi.
                                                                                               Rio Grande, 6 temmuz 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder