5 Ekim 2013 Cumartesi

Hatırlanmayan Zamanlardan VI / Mirza'nın Öyküsü.

Sonucu belli bir oyuna para koyuyorlar. Fakat çok azı kazanacak olana oynuyor. Biliyorlar ama yine de kaybedecek olanlardan birine yatırıyorlar paralarını. Mesela şu orta bölümde, soldan üçüncü masadaki adam, bordo örtülü masadaki, lacivert gömlekli adam: Mirza.

Mirza Yavuz Acemoğlu doğalı yaklaşık olarak kırk iki yıl oldu. Tam tarih, doğduğu gün babası Yavuz Acemoğlu'nun vefat etmesi ve ailesinin ölümün yasını içlerine sindirerek tutmak için, Mirza'nın doğumunu duygusal olarak kabullenmeyi kırk gün ertelemesinden dolayı bilinmiyor. Bu süre zarfında kırk günü sayma görevini verdikleri ilkokul ikinci sınıfa giden Mahmut'un ancak yirmiye kadar saymayı bildiği farkedilmemiştir. Mahmut kırk gün sayacağı söylendiğinde, ikinci sınıfa gittiği hâlde sadece yirmiye kadar saymayı bildiğinden utanmış ve bu durumu saklamıştır. Mahmut, ne yazık ki ilk yirmi bittikten sonra baştan yirmiye kadar ikinci kez sayması durumunda kırk günü tamamlayacağını da o gün şartlarında akıl edememiştir.

Yeryüzündeki istikrarsız ilk günlerinin aksine Mirza'nın geri kalan hayatı muvafakiyetler dizisi halinde geçti. İlkmektep, lise ve üniversite yıllarında şahsına münhasır duruşuyla hep okulun en merak uyandırıcı ve en çok arkadaş olunmak istenen öğrencisi oldu. Üniversiteyi bitirdikten sonra eğitim hayatına Londra'da devam etti. Okul bittikten sonra da iş yaşamını İstanbul-Londra arasına kurdu. Bu seyahatlerin birinde kaldığı otelde sonradan eşi olacak olan Nataliya Zeynep Kırımlı ile tanıştı. Zeynep Hanım, Fransa'da doğmuş ve büyümüş aslen kökleri Osmanlı'ya dayanan bir ailenin kızıydı. Türkiye'deki akrabalarını ziyaret etmek için İstanbul'da aktarma yaptığı sırada valizinin yanlış uçağa aktarılması ve hava yolu şirketi sorumlularının "Valiziniz İtalya'ya gidip gelecek. Siz bu sırada burada bir otelde kalın, masraflarınızı biz üstleneceğiz" demesi üzerine şehir merkezinde bir otele yerleşmişti. O gün annesiyle birlikte otelin havuzuna indiklerinde, tesadüfen o otelde kalan Mirza'yı gördü. Hatta annesiyle aralarında Mirza'nın etkileyici duruşu ve tavırlarıyla ilgili bile konuşmuşlardı. Yine de Zeynep, her havuza girişinde Mirza'nın peşinden atlamasına şaşırmış ve biraz korkmuş, bozuk Türkçe'siyle: "Siz neden beni takip ediyorsunuz? Uzak durun benden" gibi bir şeyler söylemiştir. Lâkin sözlerin orjinali o sırada bu sözleri duyan Mirza tarafından da tam olarak anlaşılmadığından geleceğe aktarılamamıştır. Mirza kibar bir şekilde, zaten önceden kendisinden etkilenmiş olan Nataliya Zeynep Kırımlı'yı, Boğaz'da yemeğe davet etmiş ve sonra düzenli olarak görüşmeye başlamışlardır. Zeynep Hanım Fransa'da yaşadığı için Mirza şirketin bağlantılarına Londra'nın yanında Marsilya'yı da eklemiş ve bu hamle başarılı olarak şirketin hızla büyümesini sağlamıştır.

Mirza Yavuz ve Zeynep Nataliya Acemoğlu çiftinin üç çocukları bulunmaktadır; evliliklerinin ikinci yılında dünyaya gelen Peri, dördüncü yıllarında doğan Nedim Yavuz ve Peri'den dokuz yaş küçük Revnak. Çocukların her biri yüksek tahsil görmüş insanlardır. Ayrıca her birinin sanata ve spora özel ilgisi vardır. Nedim iki yıl önceki Avrupa Basketbol Şampiyonası'nda mücadele eden Fransa Milli Basketbol Takımı kadrosunda yer almış ve takımıyla birlikte gümüş madalya kazanmıştır. Peri ise İngiltere Kraliyet Orkestrası sınavlarının tümünü tamamlamıştır ve gelecek yaz iki ay boyunca Kraliyet Orkestrası virtüözleriyle birlikte çalışacaktır. Revnak ise hiç sevmese de bale yapmaktadır. Şu an için gelecek vaadeden balerin statüsündedir.

Mirza Yavuz uzundur içinde olan, artık tanıdık denilebilecek bir sıkıntıyla evden çıkıp arabasına bindi. Şoförünü almadan çıktığına göre, gece metresi Nazan'da kalacak. Nazan Yıldırım cemiyet hayatının tanınmış isimlerinden Mahmut-Halide Yıldırım çiftinin üç kızından ortancasıdır. Ne ablası kadar soylu bir hanımefendi olabilmiştir ne de kardeşi kadar girişken ve özgür ruhludur. İki ağır karakterin arasında kalmış, hazıra düşkün, aşırı hassas ve soyunun mirası olarak güzel bir Rum kadınıdır. Mirza ile Nazan geçtiğimiz yılın Nisan ayından beri düzenli olarak görüşüyorlar.

Mirza, Perşembe akşamları adeti olduğu üzere evden çıkıp Anadolu Kavağı tarafındaki bu meyhaneye geldi. Burada tek başına oturduğu masasında önce iki duble, sade buzlu rakısını içti. Ardından da arka taraftaki bu oyun salonuna geçti. Yaklaşık yirmi beş dakikadır burada. On iki el oyun oynadı. On ikisini de kaybetti. Adeti olduğu üzere üç oyun daha kaybedip metresi Nazan'ın evine gidecek. Son üç yıldır her Perşembe akşamı gelip, on beş oyun kaybettikten sonra geldiğinde selamlaşmadığı kimselerle giderken de vedalaşmadan sessizce, çıktığında orada hiç bulunmamış gibi hissedecek şekilde yani racona harfiyen riayet ederek buradan ayrılıyor. Oyun basit. Kaybedilmek için oynanıyor. Buraya gelen hemen herkes kaybetmek için geliyor. Bu bir hastalık. Fakat Mirza ve diğerleri bu zehiri başka bir marazı tedavi etmek için içiyorlar. Neredeyse sekiz aydır Mirza, oyunun uzatmalarını metresi Nazan'ın evinde oynuyor. Aralarındaki münasebet de yine kaybetmek üzerine kurulu. Nazan için fark etmiyor. Çünkü onun hayatı zaten bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder